Burası Seyyit Battal Gazi’nin memleketi Malatya’nın uzak ama el değmemiş doğasıyla şirin bir ilçesi, Doğanyol, nam-ı diğer Keferdiz… İl merkezine 90 km uzaklığıyla kıvrım kıvrım yollarıyla sizi biraz yorduktan sonra kendisini gösterir. Batısını ve güneyini Malatya/Pütürge, doğusunu Diyarbakır/Çüngüş, kuzeyini ise Elazığ/Sivrice çevrelemiştir. Fırat nehrinin kolu ilçeyi boylu boyunca takip eder ve Çüngüş sınırında Karakaya Barajı olarak karşımıza çıkar. Bu baraj yüzlerce vatandaşa ekmek kapısı olmuş, birçoğunu emekli etmiş, nice de canlar almıştır. Konurtay köyü bu suların bekçiliğini yapar.
Su demişken baraj yapımından evvel Fırat öyle kolay kolay geçit vermezdi karşı kıyılara. Kelekçiler vardı bu iş için. Salla insanları, hayvanları, malları karşı tarafa geçiren kimselerdi bunlar. Şimdilerde son temsilcisi Kelekçi İsmail Dayı rahmetli olsa da hatıralarda halen yaşamakta bu meslek.
Doğanyol’a ilk kez sonbaharda geldim. Lacivert, mor, kahverengi, kırmızı topraklar gördüm. 500 yıldır her geçeni selamlayan ulu Titrin Çınarı’nın koynunda dinlendim. Çınarlar, meşeler, kavaklar, kayısılar, bademler bana mevsimin tüm renklerini biriktirmiş hoş geldin diyordu. Tam da nar mevsimiydi. Her biri 1 kilodan ağır narlar. Bereketli toprağının simgesi. Bir de yöreye özgü kavurma geleneği zamanıydı. Durumu el veren aileler bir büyükbaş keser, etini kavurma yapar ve yıl boyunca tüketir. Aslında coğrafyanın sertliğine, beslenmenin zorluğuna bir işaretti bu.
Ama siz kış aylarında gelmek isterseniz yaklaşık 2000 metre rakımlı Kubbe Dağı’nı geçmek zorundasınız. Tabi size geçit verirse… Doğanyol meydanındaki çınarın dalları sallanıyorsa Kubbe’de fırtına var demektir. Ona göre tedbirinizi almalısınız. Yoğun sisin ve tipinin içinden geçerken acele etmeyin, durun, bekleyin, görün ve ilerleyin. Yorgun argın Keferdiz’e vardığınızda iri alabalıklardan ya da Yahudiler için kutsal olan ve dünyada pek az yerde yetişen Şabut balığından tadabilirsiniz. Mevsim sonucu insanlar kabuğuna çekilmiştir, kahvehanede beş on insana rastlarsanız eskilerden konuşursunuz. Bir zamanlar dericilik, keçecilik, ayakkabıcılık, çömlekçilik merkezi olduğunu duyarsınız. Ermenilerin de yaşamış olduğu bu yere Keferdiz (Kafir düzü) denme sebebini anlarsınız.
İlkbaharla birlikte doğada uyanış başlar. Şubatta bademler çiçek açar. Bu Malatya’nın da ilk çiçeğidir. Mart, nisan derken bademler, kirazlar, kayısılar size Japonya’dakinden farksız bir çiçek şöleni sunar. Etrafta milyonlarca kelebek göçe çıkmıştır. Doğa bizleri şaşırtmak için türlü numaralar sergilemektedir. Fırat’ın kıyısında Akdeniz iklimine benzer bir havası vardır buranın. Delil isterseniz Hint Oklu Kirpisi’ne, incire, zeytine ve Antep fıstığına bakın.
Yaz aylarında Doğanyol’a gelmek isterseniz sayısız cırcır böceğinin korosu içinden geçmek zorundasınız. Uçsuz bucaksız kayısı tarlalarını mesken edinen bu gizemli yaratıklar sonbahara dek sürecek olan senfonilerini bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle sürdürür. Ama ilçeye ulaşırsanız dünyanın en lezzetli kayısılarından yeme lütfuna erişirsiniz. Dünya kayısı pazarının % 80’ini elinde bulunduran vatanımızın bence en iyi kayısıları burada yetişiyor. Atalardan gelen bilgi modern teknolojiyle buluşuyor. Yaklaşık bir ay süren bir kayısı toplama, islimleme, patikleme ve kurutma süreci var. Her bir kayısı defalarca elden geçiyor. Çevre illerden gelen insanlar bu kısa sürede ekmeğini çıkarma peşinde. Burada toprak ana herkese cömert.
Yazın gelmişken gün doğumunu ya da batımını izlememek olmaz. Bu doğa harikası olayı seyredebileceğiniz ender mekanlardan biri Ziyaret Dağı tepesi. Burası Nemrut’tan da yüksek bir yer. Henüz keşfedilmemiş. Tepenin hemen yamacında buz gibi bir su çağlıyor. Yanına gelenleri soluklanmaya davet eder gibi…
Doğanyol cennet vatanımızdan güzel bir köşe. Gözden uzak ama gönüllerin ta içinde yer etmiş. Kirvelik diye bir şey vardır ki akrabadan candan ötedir. Biriyle akraba olacağınıza kirve olasınız gelir. Bu kirvenin isminin de Fetahmet (Fethi Ahmet) olma olasılığı çok yüksektir. Hadi ben abartayım ama her 4-5 erkekten birinin ismi Fetahmet olabilir. Elazığ’da yaşamış bir eren olduğu söylenir bu zatın. Ditdirikler (sincaplar) sarar etrafınızı, şaşırırsınız. Bölgenin en iyi ormancıları onlardır. Gömdükleri meşe palamutları çoktan ormana dönüşmüştür. İçinde keklikleri, ceylanları barındırır. Zedinizi (yemeğinizi) yemeden yola da çıkmayın. Acılı ayrandan bulgurlu köfteden tadın. Şimdi Doğanyol’dan ayrılma vakti. Kıvrımlı yollar beni bekler, Hoşçakalın..."